Yaşamda ilerlerken kendimizi şöyle bir dışarıya çekip her şeye
tepeden baktığımızda, aslında sürekli yol ayrımları ile ilerlediğimizi fark
ederiz. İster büyük olsun ister küçük bu yol ayrımlarının hepsi birer karardır
ve bizi çok farklı noktalara farklı kararlara götürecek dönüm noktalarıdır…
Yol ayrımlarıyla her an karşılaşırız... yediğimiz yemekten,
konuşacağımız konuya, çalışacağımız işten, oturacağımız eve, sorduğumuz sorudan, vereceğimiz yanıta ve tepkiye kadar irili ufaklı her şey birer yol ayrımı birer
karardır…
Her yol ayrımı kendisinden sonra başka yol ayrımlarına ve verilen her karar kendisinden sonra başka kararlara götürür bizi… aslında
yaşadıklarımız verdiğimiz her kararın sonucudur ve biz o yola gitmeyi
seçmişizdir, biz onu yaşamak ve tekrar başka başka kararlar almayı istemişizdir. Bu
bizim hayatta en zor kabul ettiğimiz şeyin bir açıklamasıdır aslında… bizim bir önceki yol
ayrımına geldiğimizde seçtiğimiz yön bizi o konuma getirmiştir ve sorumluluk
tamamen bizimdir. Bu sorumluluğu paylaşan ikinci bir kişi yoktur sadece bize
aittir… yol ikiye ayrılmıştır ve biz o doğrultuda gitmeyi seçmişizdir…diğer insanlar sadece aracı olmuştur...
En zor olan bu değil mi? Yaşanan her
şeyin sorumluluğunu almak ve geçmişi temizlemek, tek nedeninin kendimiz
olduğunu fark edip, başkalarını suçlamadan hayata devam edebilmek… evet hayat
her an tercihlerden ibaret ve o tercihler geleceği belirleyen birer adım…
Eğer tercihiniz zihinden geliyorsa işte o zaman
durum fena… zihin hayatınızı ele geçirmişse ve farkında değilseniz aynı şeyleri yaşamaktan
kaçışınız yoktur… aynı tür insanlar, aynı tür tepkiler, benzer kararlar ve
benzer sıkıntılar çevresinde daire çiziyorsunuz demektir… aynı dairenin
çevresinde dönüp de bunu fark edememek başkalarını suçlamaktan sonraki en kötü
şey herhalde…
Sürekli söylüyorum ve her zaman söylemeye de devam edeceğim
zihin hayatınızın rotasını belirliyor ve ne yapacağınızı size söylüyorsa o
sürekli çevresinde döndüğünüz daireden çıkmanız mümkün değil… ne yaparsanız
yapın, farkında dahi olsanız tekrar uykuya dalıp yine o daire çevresinde
dönmeye devam edeceksiniz…
Kryon kitaplarından birinde şöyle der “Dualite
İnsanın içinde dengede olduğunda, İnsan yaşam dersini çok daha berrak bir
biçimde görür!... Nasıl olurda İnsan, dengeye kavuşmadan, kendi yaşam
derslerini keşfetmeye ve onların üzerinde çalışmaya başlayabilir? Böylece, şimdi
bir başka temel bilgiyi öğrendiniz; önce dualite sorunu üzerinde çalışın, onu
dengeleyin; o zaman parçalı-bulmacadaki diğer şeyler bir araya gelmeye
başlayacaktır. Hiçbir insan, aydınlanma yolundaki yolculuğa dengesiz bir
dualiteyle başlayamaz.”
Dualite ile ilgili bir sürü yazı okumuş, bir sürü karışık
cümleler, dolambaçlı anlatımlarla karşılaşmış olabilirsiniz… dualite temelde
zihin ve öz’ün ayrımıdır… insanın içindeki ikili durumdur… siz zihinin ele
geçirdiği haldeyseniz dengede olamazsınız; özü unutmuş, ondan uzaklaşmışsınızdır.
Dünyaya gelmenin asıl amacı da bu ikili durumun farkındalığına varmak ve onu
dengeye getirmektir; öz ile hareket edip, zihnin de farkında olup onu
gözlemlemektir…
Human Design Sistemi insanlara bir vücut haritası sunar ve o
harita aslında zihin ve özün nasıl dengeye getirileceğinin yol haritasıdır…
nasıl doğru karar verileceğini, nasıl tercihte bulunmamızın doğru olduğunun işaretini verir, anlık haritamızdaki pusuladır, yolu gösterir… Dengelenme süreci, aslında öz ile karar
vermeye adapte olma sürecidir çünkü karar vermedeki her zorlanma, her
eskiye dönmeyi isteme, zihnin istediğidir. Her zorlanma, onu fark etme ve sizi nasıl o
kısır döngüde tuttuğunu görme aşamasıdır... zordur ama takip ettiğinizde
mucizesi çok büyüktür…
Dengelenme yavaş olur çünkü dengenin bozulması
hayatımızın ilk yedi yılında olur ve dengelenmesi de yedi yılı alır, bir anda
olmaz, yedi yıl içinde değişimi hissedersiniz… öz ile hareket etmeye başladığınızda,
denge sağlanmaya başladığında artık
hayatınızın sorumluluğunu alırsınız… o kadar kitap okumanıza ya da çalışmalar
yapmanıza gerek kalmaz… tekrar tekrar blokajlar oluşturmazsınız, kendinizi sevmeye
başlarsınız. İlk dönemlerde kendinizi kabul etmeniz zor olsa da (zihin kendini
kabul ettirmek için çok yoğun baskı yapar) üzerinde çalıştıkça kendinizi kabul
edersiniz. Başkasının sevmesi, ilgisi, kabul etmesini beklemek yerine artık kendi
istediğiniz şekilde hayata devam edersiniz çünkü en önemliyi başarmış ve
kendinizi sevmiş, kabul etmişsinizdir…
Ben ilk yıllarımda
Human Design ile ilgili kitapları okurken “ahh keşke bu özellik bende olsaydı,
bu kanal neden bende yok ki” diye hayıflanırdım. Kendi koşullandırmalarımın temizlenme
sürecinde, yani dengelenmenin üçüncü yılında eğitim almaya başladığımda
derslerde fark ettim ki artık böyle bir hayıflanma içinde değildim. Ben zaten
kendi halimle, yaşamaya geldiğim bu hayat için mükemmel şekilde yaratılmıştım… ne
eksik vardı ne fazla... ben kendimi kabul etmiştim artık…
Yanlış anlaşılmasın bu yedi yıl çalışarak ve pür dikkat halinde olmakla oluyor,
hiçbir şey yapmaz ve eskisi gibi zihinle yaşamaya ve tercihleri zihinle yapmaya devam
ederseniz mucize beklemeyin; mucize için azim, çalışma ve mücadele gerekiyor…
Her yol ayrımında, her tercih anında, her karar sizin zihin
ile öz’ün ayrımına varmanız ve ikisi arasında da tercih yapma zamanınızdır. Evet
hayat tercihlerden ibarettir, nasıl karar vereceğinizin tercihidir…
zihin içinde hapis olmayı mı seçiyorsunuz yoksa özgür olmayı mı?
İletişim için: arslaneb@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder