Genellikle insanlar Human Design
analizinden sonra bir süre “Ben Jeneratör’müşüm, beklemem gerekiyormuş”, “şöyle
bir kanalım varmış; böyle bir özelliğim olduğunun hiç farkında değildim“ şeklinde
düşünürler ve konuşurlar… bir kitap alıp ya da internetten biraz daha
araştırmayı tercih de edebilirler, yakınlarının haritalarını çıkartıp onlara
bir göz atarlar… ama bu durumun etkisi birkaç haftayı geçmez, arada söylenen
sözler, yaşanan olaylarda akıllarına gelse de sadece bilgi olarak kalır…
Analiz, çözümleme demektir ama bu
çözümlemenin bir de hayata geçirilme aşaması vardır… Bütün o özelliklerin doğru
ve yanlış kullanımlarını bilmek, fark etmek ve doğru hali ile kullanmak
vardır. Evet, bir Jeneratörsünüzdür ama sürekli insanlara soru soranın siz
olduğunuzun farkında değilsinizdir… İnsanların ihtiyaçlarına karşı hassas bir
yapınız vardır ama yanlış kullanımla, siz artık insanların size ihtiyaç
duymasına ihtiyaç duyan bir hal almış olabilirsiniz… Peki, sadece bir analizle
bunu nasıl değiştirmeyi düşünüyorsunuz… Zihin sizi yine aynı oyuna düşürürken
sadece iki saatlik analizi hatırlayıp kendinizi bu oyuna düşmekten nasıl alı
koyacaksınız… Biraz zor gözüküyor değil mi?
Tanrılar Okulu kitabının
kapağından şöyle yazar: “Hayatınızı zorbaca denetim altında tutan eski düşünme
biçimlerini, köhne fikirleri, önyargıları ve boş inançları ve uzlaşmaları terk
etmek için bir yönteme, bir sisteme, bir kaçış planına ihtiyaç vardır. Bir
Okul’a ihtiyaç vardır. Kimse bunu tek başına başaramaz. İnsanın bunu daha
önceden yaşamış ve üstesinden gelmiş bir kişiyle karşılaşması gerekiyor ve bu
kişi, dünyanın kendisini uyutarak dayatma yoluyla anlattığı öyküsünden, ruhunu
hapsettiği karanlıktan ve boğucu yasalardan kaçabilmeyi başarmış bir kişi
olmalıdır.
İnsanın yazgısını
değiştirebilmesi için psikolojisini ve doğru kabul ettiği inanç sistemini de
değiştirmesi gerekmektedir. Kavgacı, kırılgan ve fani bir zihniyetin yarattığı
zorbalığı kökünden çıkarıp atması şarttır.”
Benim yapmak istediğimi çok net bir
şekilde anlatan bir yazıdır. Web sitesi için yazıları hazırlarken, birden
bire kitap elime geçti ve bu yazı gözüme çarptı; Dönüşüm Başlasın Programını
anlatırken kullanmaya karar verdim…
Dönüşüm işleri çok ciddi
konulardır ve insanlar genellikle içine bir dalıp sonra uzaklaşmayı seçerler…
Ciddi bir konu olması olaya resmiyet katmayı gerektirmez. Bu resmiyet, belirli
hareketlerden ya da belirli beklentilerden gelir… Ben daha
samimi olunması gerektiğine biraz daha arkadaş, abla-kardeş ilişkisi gibi
samimi bir ilişki içinde olunması gerektiğine inanırım… ciddiyetten kasılmış,
resmiyet içinde dağılmış konuşmaların nasıl olurda bir etkisi olabilir… İnsanlar
kendilerini açamadıktan sonra konuşmanın ne kadar anlamı olabilir, çalışmalar
nasıl ilerleyebilir…
Görüşmelerimi genellikle
sessiz bir kafede yaparım, Moda'daki çay bahçesi de mükemmeldir… “Ama kalabalık
içinde ya da kafede sesler olur, garson gelir gider, müzik çalar, dikkat
dağılır” diye düşünülür çünkü bu işlerin ofis ortamında olması zorunluluğu bir şekilde
herkese empoze edildi… ofis dekorasyonu renkli ama sade olacak, mutlaka melek
figürleri de olacak...
Aslında hiçte öyle olmuyor; sessiz,
çok yoğun trafiği olmayan yerler var ve genelde insanlar bu tarz yerlerde daha
samimi ve daha rahat ediyorlar… siz arkadaşınızla dertleşirken ortamdaki
seslerden ne derece rahatsız oluyorsunuz… Bu aslında samimiyet için çok iyi bir
ortam yaratmakta. Tabi daha önceden oluşmuş belirli görüşme ve seans odası
şartlarının anlamsızlığını görene kadar… Madem bütün eski kalıpları yıkmaya
başlıyoruz, bu kalıptan başlayalım…
Tabiki başta alışma süreci
oluyor, insanların arkadaşlarına alışma süreci olduğu gibi... eski arkadaşlarıma nasıl pat diye
bir şeyleri söylüyorsam, bazen sert, bazen şeker gibi oluyorsam Dönüşüm Başlasın
görüşmelerinde de kendimi kısıtlamıyorum… Konuştukça, dertleştikçe artık
geçmişteki yaşananların zannettiğimizden daha farklı olduğunu görmeye ve
aslında yaşanılan acı, suçluluk ya da kurban gibi hissetmenin nasıl farklı şeyler
olduğunu anlamaya başlıyoruz. Benzer şeyleri yaşayanları gördükçe, duydukça
cesaret geliyor ve bu yolda devam etme isteği oluşuyor…
Zihin öyle oyunlar oynuyor ki tekrar
tekrar aynı tuzaklara düştüğünüzü fark ettiğinizde bazen iş işten geçmiş oluyor
ve tüm dönüşüm sürecinden vazgeçiyorsunuz… Dışarıdan “birde bu açıdan
bak, bu konuda açıklığın vardı acaba bunun etkisi ile bu şekilde düşünüyor
olabilir misin?” diyecek birisine ihtiyaç oluyor… Sizi orada tutacak kendinizi
affetmeyi öğretecek, bunu herkesin yaşadığını hatırlatacak biri gerekiyor…
galiba bu kişilerden biri de benim…
Ben bu süreçten geçtim, kendi
dönüşüm sürecimi başlattım… yedi yılın nasıl geçtiğini… nerelerde
hangi tuzakların olduğunu, nerelerde insanların en çok pes etmeye eğilimli
olduğunu, zihnin nasıl acımasızca bizi kendi yolunda ilerletmek için yaptığı
oyunlarını biliyorum… Bu dünyada her şeyin olabileceğini görüp, kabul edip, yargılamadan dinleyebilmeyi öğrendim...
Elimizde bir sistem var, Human
Design Sistemi… bize kim olduğumuzu ve
aynı zamanda kim olmadığımızı da söyleyen bir sistem… bize bir harita sunan ve
nasıl kararlar almamız gerektiğini bize söyleyen bir sistem. Aslında tam da Tanrılar
Okulunda söylenen sistem
Dönüşüm Başlasın bir yöntemdir, Human
Design vücut haritanız üzerinden kişinin hayata bakışı, geçmişi ve yapmak
istedikleri üzerine çalışmaktır… Dönüşüme giderken yol arkadaşlığı yapmak,
destek olmak ve yolda tutmaya çalışmaktır… Bu genelde açıkça konuşmak ve
gerekli uygulamalarla alışkanlıkları kırmak üzerinedir. Herkesin hassasiyetleri
vardır ve bizim bunlara saygı duymamız gerekir ama bazen oralarda dolanmak ve
orayı biraz daha hassaslaştırarak artık incinmez konuma gelmesine yardımcı
olmak da gerekir… Bazen dost acı söyler durumu, bazen sırtınızı sıvazlayan bir
profesyonel, bazen de birlikte neşelenecek, sıkıntı dağıtacak bir arkadaş…
duruma, yere, şartlara göre belirlenen kişinin kendisine uyum sağlayacak bir
yöntem… herkesin eşsiz yapısı olduğunu kabul ederken herkese aynı yöntem
uygulanamaz değil mi?
Sadece analiz ile yetinip, üzerine
hiç çalışmayıp, Strateji ve Otoritenizi kullanarak ruhunuzla bağlantı kurmayı
öğrenemedikten sonra hiçbir ilerleme sağlanamaz… Dönüşüm Başlasın yöntem
olarak, hayatın içine bütün bu bilgileri yerleştirmenizi ve kendiniz olma
yolunda sapmadan ilerlemenizi hedefler…
Dönüşümden bu derece korkmayın,
neden hayatınız bu hale geldi, neden kendinizi sıkışmış ya da boşluk duygusu
içinde hissediyorsunuz, neden bir arayışa girme ihtiyacı hissettiniz?
Bırakmayın burada, devam edin…
Bazen insanlar bilgi alıyorlar,
çok heyecanlanıyorlar sonra devamını getiremiyorlar… kendileri ile yüzleşmekten
kaçtıkları için bahaneler yaratıyorlar… maddi sıkıntı, işlerin yoğunluğu,
sağlık sorunları vs… hepsinin bahane olduğunu biliyoruz, buna cesaret edemediklerinden
belki sadece sözel olarak kullanıyorlar belki de fiziki düzlemde yaratıyorlar…
maddi sıkıntısı olan yaz tatili için para bulurken ya da perdelerini
değiştirecek maddi gücü bulurken kendisi ve geri kalan hayatını ilgilendiren
bir konu için bulamıyorlar… iş yoğunluğundan yakınan birisinin ise hafta
sonları hiç yerinde oturmadığını görüyoruz…
Bunu kimse için yapmıyorsunuz
sadece kendiniz için yapıyorsunuz… kendinizden kaçarken kendiniz için ne
yapabilirsiniz ki… perdenizi çok beğenebilirler ama her akşam sizin sıkıntılı
halinize iyi gelmeyecektir; tatil, mola iyidir ama hayata bakışınız, yaşamınıza
bakışınız, kendinizi yaşayışınız değişmediği sürece etkisi bir haftadan fazla
devam etmeyecektir, enerjiniz ve moraliniz yine eski seviyelerine inecektir…
Bırakın artık kendinizi
kandırmayı… Cesaretinizi
toplayın ve bir yerden başlayın dönüşüme… Kendinize zaman ayırın, kendinize
para ayırın, kendi mutluluğunuz ve çevrenize saçacağınız ışık için kendinize
yatırım yapın… Önceliğinizi kendinizden çok dışarıya ve diğerlerine vermeye
devam ettikçe hayatta hiç ilerleyemezsiniz, eski kısır döngünün içinde döner
durursunuz… kafesin içinde dönen fare gibi sürekli dönersiniz, sadece
kafesin rengi değişir siz aynı kalırsınız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder